Kadınların Görünmeyen Yükü: Duygusal Emek
GÜNDEMKadınların Görünmeyen Yükü: Duygusal Emek
Psikolog İrem Bulut, Bakış Haber’e özel açıklamalarda bulundu. Kadınların erkeklerden daha fazla duygusal emek harcadığını belirten Bulut, “Toplumsal cinsiyet rolleri, kadınların çocukluklarından itibaren daha anlayışlı, fedakâr ve duygusal dengeleyici olmaları gerektiğini öğütler. Birçok kültürde kadınlardan, sadece kendi duygularını değil, çevrelerindekilerin de duygusal durumlarını göz önünde bulundurmaları beklenir” dedi.
Haber: Pınar Gürler Yurt
Bakış Haber olarak Psikolog İrem Bulut ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Yaptığımız röportajda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için açıklama yapan Bulut, “Yalnızca kadınları kutlamak için değil, aynı zamanda onların karşılaştığı görünmeyen zorlukları anlamak ve bu konuda adımlar atmak için de bir fırsattır” dedi.
DUYGUSAL EMEK KAVRAMI
Toplumun her alanında kadınlar, yalnızca fiziksel ve zihinsel değil, aynı zamanda duygusal olarak da büyük bir yük taşıyor diyerek sözlerine devam eden Psikolog İrem Bulut, “Evde, iş yerinde, sosyal çevrelerinde ve hatta romantik ilişkilerinde kadınlardan sıklıkla duygusal düzenleyici rolü üstlenmeleri bekleniyor. Çoğu zaman fark edilmeden veya takdir edilmeden sürdürülen bu süreç, psikolojide ‘duygusal emek’ olarak adlandırılır. Duygusal emek kavramı, ilk kez sosyolog Arlie Hochschild tarafından ortaya atılmış ve özellikle hizmet sektöründeki çalışanların, iş gereği duygularını nasıl düzenlemek zorunda kaldıklarını açıklamak için kullanılmıştır. Ancak bu kavram yalnızca profesyonel yaşamla sınırlı değildir; kadınlar günlük hayatlarında da sürekli olarak başkalarının duygularını yönetmek, çatışmaları önlemek ve çevrelerine uyum sağlamak için görünmez bir çaba sarf ederler” şeklinde konuştu.
“KADINLAR GENELLİKLE DUYGUSAL YÜKÜ TAŞIYAN KİŞİ OLUR”
Kadınların neden daha fazla duygusal emek harcadığından bahseden İrem Bulut, “Toplumsal cinsiyet rolleri, kadınların çocukluklarından itibaren daha anlayışlı, fedakâr ve duygusal dengeleyici olmaları gerektiğini öğütler. Birçok kültürde kadınlardan, sadece kendi duygularını değil, çevrelerindekilerin de duygusal durumlarını göz önünde bulundurmaları beklenir. Örneğin, ev içinde kadınlar genellikle duygusal yükü taşıyan kişi olur. Aile üyelerinin ihtiyaçlarını anlamak, huzuru sağlamak ve ilişkileri yürütmek gibi sorumluluklar çoğu zaman fark edilmeden kadınların omuzlarına yüklenir. İş hayatında kadın çalışanlar, özellikle lider pozisyonlarda, daha sıcak, anlayışlı ve empatik olmaya zorlanır. Sert ya da mesafeli davrandıklarında olumsuz tepkilerle karşılaşabilirler. Sosyal çevrede, kadınlardan çatışmaları çözmeleri, ilişkileri dengede tutmaları ve başkalarının duygusal ihtiyaçlarına öncelik vermeleri beklenir. Bu durum, kadınların kendilerini sürekli başkalarının mutluluğu için çalışmak zorunda hissetmelerine neden olabilir. Özellikle annelik gibi roller, kadınları hem fiziksel hem de duygusal olarak yoran süreçlerin içine sokar. Çocukların ruhsal gelişiminde kritik bir rol oynayan anneler, kendi duygusal ihtiyaçlarını geri plana atarak çocuklarının duygusal düzenleyicisi olma sorumluluğunu üstlenirler” ifadelerini kullandı.
“SÜREKLİ BİR DUYGUSAL TAMPON GÖREVİ GÖRMEK”
Duygusal emeğin psikolojik etkileri hakkında açıklama yapan Bulut, “Kadınların sürekli olarak başkalarının duygularını yönetme çabası, zamanla tükenmişliğe, stres bozukluklarına ve kaygıya yol açabilir. Sürekli bir ‘duygusal tampon’ görevi görmek, bireyin kendi hislerini bastırmasına ve zamanla kendisini ihmal etmesine neden olabilir. Bu durum şu sonuçlara yol açabilir:
Tükenmişlik sendromu: Sürekli başkalarını idare etmek zorunda kalmak, hem zihinsel hem de duygusal olarak yıpratıcı olabilir.
Öz-değer kaybı: Kendi ihtiyaçlarını arka plana atan kadınlar, zamanla kendilerini değersiz hissedebilirler.
Özgüven eksikliği: Başkalarının mutluluğunu sağlama görevini üstlenmek, kendi duygularını ifade etmeyi zorlaştırabilir ve bireyin kendi ihtiyaçlarını talep etmesini engelleyebilir.”
DUYGUSAL YÜKÜ HAFİFLETMEK MÜMKÜN MÜ?
Kadınların duygusal yükünü hafifletmenin mümkün olduğunu söyleyen Psikolog İrem Bulut, “Kadınların duygusal emek yükünü hafifletebilmeleri için öncelikle bunun farkına varmaları gerekir. Çoğu zaman, bu durum içselleştirilmiş ve normalleşmiş olduğu için kadınlar kendi üzerlerindeki yükü göremeyebilirler. Bunu azaltmak için birkaç önemli adım atılabilir:
Sınır koymayı öğrenmek: Herkesin duygusal ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olmadığımızı kabul etmek, sağlıklı sınırlar oluşturmak açısından önemlidir.
Duygusal emeği paylaşmak: Partnerler, aile üyeleri ve iş arkadaşları ile duygusal emeğin nasıl paylaştırılabileceğini konuşmak, bu yükü azaltabilir.
Destek istemekten çekinmemek: Birçok kadın, başkalarına yardım etmeye alışık olduğu için kendisi zorlandığında destek istemekte zorlanır. Ancak psikolojik destek almak, duygusal emeğin getirdiği yıpranmayı hafifletebilir.
Kendi duygularına alan açmak: Başkalarının ihtiyaçları kadar, kendi hislerini anlamaya ve ifade etmeye zaman ayırmak önemlidir. Günlük tutmak, meditasyon yapmak ya da terapi almak bu konuda yardımcı olabilir” dedi.
GÖRÜNMEYEN YÜKÜN FARKINA VARALIM
Duygusal emeğin, çoğu zaman fark edilmeden harcanan bir çaba olduğunu dile getiren İrem Bulut, “Ancak bu emeğin büyük bir kısmı kadınlar tarafından taşınıyor ve onların ruh sağlığını ciddi şekilde etkiliyor. Kadınların kendi sınırlarını belirleyebilmeleri, duygusal yüklerini paylaşabilmeleri ve kendi ruh sağlıklarını önceliklendirmeleri, toplumsal bir farkındalık gerektirir” diye konuştu.
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
Son olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için açıklama yapan Bulut, “Yalnızca kadınları kutlamak için değil, aynı zamanda onların karşılaştığı görünmeyen zorlukları anlamak ve bu konuda adımlar atmak için de bir fırsattır. Kadınların yalnızca fiziksel değil, duygusal emekleri de görünür olmalı ve bu yükü tek başlarına taşımak zorunda olmadıkları bir dünya inşa edilmelidir” açıklamalarında bulundu.
İlginizi Çekebilir