Elazığ’ın Palu ilçesinde, Murat Nehri’nin kıyısında göğe yükselen kadim bir yapı tüm ihtişamıyla ayakta duruyor: Palu Kalesi. Yaklaşık 3 bin yıl önce Urartu Kralı Menuas tarafından inşa ettirilen bu tarihi kale, hem stratejik konumuyla hem de barındırdığı eşsiz kalıntılarla geçmişin görkemli izlerini bugüne taşıyor.

Haber: Aylin Solmaz 

Palu Kalesi, yalnızca Urartu medeniyetine değil, Anadolu’nun farklı dönemlerine de tanıklık etmiş bir tarih hazinesi. Urartu dönemine ait çivi yazısıyla yazılmış kitabeler, kaya mezarları, tüneller, merdivenler, tapınaklar ve su sarnıçları gibi yapılar; kalenin o dönemde ne denli gelişmiş bir yerleşim yeri olduğunu gözler önüne seriyor. Arkeologlara göre kale, sadece askeri bir üs değil aynı zamanda dinsel ve yönetsel bir merkezdi.

Ancak Palu Kalesi'nin tarihi bununla sınırlı değil. Zamanla Artuklular, Selçuklular ve Osmanlılar da kaleyi kendi dönemlerinde kullanmış; saraylar, askeri binalar ve surlar inşa ederek yapıyı adeta bir tarih mozaiğine dönüştürmüşler. Her taşında farklı bir medeniyetin izi bulunan bu görkemli yapı, çok katmanlı yapısıyla tarih severler ve araştırmacılar için büyük bir değer taşıyor.

Ünlü seyyah Evliya Çelebi, Seyahatname ’sinde Palu Kalesi’nden “Göğe baş uzatmış bir kale” diyerek bahseder. Bu tanım, kalenin hem konumu hem de ihtişamı açısından ne denli etkileyici olduğunu yüzyıllar öncesinden günümüze aktarıyor.

Bugün Palu Kalesi, ziyaretçilerine sadece tarihi bir keşif değil, aynı zamanda büyüleyici bir manzara sunuyor.

Tarihle iç içe bir yolculuğa çıkmak isteyenler için Palu Kalesi, geçmişin sesini bugünde yankılayan eşsiz bir durak.