Elazığ’da Son Bir Haftada Yaşananlar Toplumsal Çürümeyi, Denetim Eksikliğini, Eğitim Boşluğunu, Ekonomik Kırılganlığı Fısıldıyor Kulağımıza

Elazığ Valiliğinin 12-18 Mayıs tarihleri arasını kapsayan asayiş raporu açıklandı.

Rakamlar net, ifadeler kuru ama çarpıcı.

Elazığ’da sadece bir haftada 296 asayiş olayı, 288 yakalama, 13 tutuklama, 441 aranan şahıs…

Peki bu veriler bize ne anlatıyor?

Bu bir başarı hikâyesi mi, yoksa derinleşen bir asayiş zaafı mı?

Öncelikle Elazığ Emniyeti ve Jandarma teşkilatlarını kutlamak gerekir diyorum. Bir hafta içerisinde 83 binden fazla şahsın, 39 binden fazla aracın kontrol edilmesi, 441 aranan şahsın yakalanması, yüzlerce araca işlem yapılması dile kolay... Bunlar masa başında değil, sokakta, gecede-gündüzde yapılan ter dökmelerdir. Özellikle uyuşturucu ile mücadele kapsamında ele geçirilen maddeler ki içinde esrar da var, sentetik de var, bonzai de var, "sahada varız" diyen bir güvenlik aklının göstergesidir.

Ayrıca kaybolan 12 şahıs ve bir motosikletin bulunmuş olması da göz ardı edilemeyecek bir başarıdır. Her biri, bir ailenin içini rahatlatan haber olmuştur mutlaka.

Ancak…

Bir haftada 296 olay. Bu, her gün ortalama 42 olay demek.

Aranan 441 şahıs…

Bu kadar kişi nasıl bu kadar zamandır aranıyor da ortalıkta dolaşıyor?

Neden bu şahıslar, ancak rutin kontrollerle veya olaylar sırasında yakalanabiliyor?

Uygulamalarda ele geçirilen dedektör, kazı malzemeleri, sahte çekler, sigara sarma makineleri… Sadece asayiş değil, organize suçların ve kayıt dışı ekonominin de göz göre göre büyüdüğünü gösteriyor. Bu kadar çok makaron ve tütün, basit kaçakçılıktan fazlasını işaret ediyor. Vergi mi umursanmıyor, kontrol mü zayıf?

Uyuşturucu meselesine gelince…

Bu kadar kısa sürede kilo kilo madde, yüzlerce sentetik ilaç ele geçirilmesi, bir yandan başarıyı gösterirken, diğer yandan bu şehirde uyuşturucu erişiminin ne kadar kolaylaştığını da fısıldıyor bize.

Kim bu satıcılar?

Kim bu kullanıcılar?

Nerede bu arka sokaklar?

Ve trafik...

23 kaza, 38 yaralı. Bu şehirde hâlâ “trafik bilinci” diye bir şeyin oturmadığı, sadece rakamlarla değil, siren sesleriyle de gün yüzüne çıkıyor.

Toparlarsak...

Evet, devlet sahada. Güvenlik güçleri görev başında, gözümüz arkada değil. Ama bir yandan da bu veriler, toplumsal çürümeyi, denetim eksikliğini, eğitim boşluğunu, ekonomik kırılganlığı fısıldıyor kulağımıza.

Çünkü suç, sadece bastırılarak değil; önlenerek, eğitilerek, sosyal adaletle yok edilir.

Bugün sokakta arananları yakalayabiliriz, peki ya yarının "arananlarını" nasıl durduracağız?

İşte orada asıl sorumluluk bizde.

Saygılarımla…