Kentsel dönüşüm... Ve ‘ikna edilemeyen’ vatandaşlar meselesi...
04 Haziran 2025, Çarşamba 09:32Kentsel dönüşüm...
Elazığ için artık bir tercih değil, hayati bir zorunluluk haline geldi.
Ama görünen o ki, bu zorunluluğu hem yönetenler hem de yönetilenler gerektiği gibi anlamakta ve anlatmakta zorlanıyor gibi.
Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları, kentsel dönüşümde “kritik eşiğe” gelindiğini söylüyor.
O eşiğin ne kadar “kritik” olduğunu, 24 Ocak 2020’de yıkılan binaların enkazında canlarını yitiren insanlarımızla zaten ispatlandığını gördük ve yaşadık biz.
O gün “bir daha asla” diyen bizler, bugün yine pazarlık masalarında metrekare hesabı yapıyoruz.
Belediye, İstasyon Caddesi’nden başlayarak Sarayatik, Akpınar ve Çarşı Mahallelerini kapsayan büyük bir dönüşüm planı için sahaya çıkmış durumda. Dönüşüm ofisleri kurulmuş, vatandaşlarla birebir görüşmeler yapılarak teklifler hazırlanmış.
Ama ya sonra?
Sonrasında da ‘ikna edilemeyen’ vatandaşlar meselesi baş göstermiş...
Peki, soruyoruz şimdi bu halk neden ikna olmuyor?
“Serbest müteahhitten daha iyi şartlar sunuyoruz ama kabul görmüyor” demek kolay.
Peki, bu tekliflerin içeriği yeterince şeffaf mı?
İnsanlara gerçekten ne verileceği net mi?
Yoksa broşürlerle dolaşan muğlak vaatler mi hâkim sahaya?
Unutmayalım, vatandaş geçmişte “yardım” diye verilen konteynerlerin, “geçici” diye verilen evlerin yıllarca geçici kaldığını da gördü. Güven duygusu yıkıldığında, teklif ne kadar iyi olursa olsun ikna etmek zordur.
Öte yandan, vatandaş da artık ‘benim binam sağlam’ masalını bırakmalı. Zemin zayıf, yapı stoğu yorgun. Deprem unutmaz, biz unutuyoruz. Yine sallandığında yine ağlamayalım.
Müteahhitlere fazla güvenip, belediyeye kuşkuyla bakmak da ayrı bir çelişki. Çünkü o bireysel çıkarla hareket eden müteahhit, yarın ortadan kaybolabilir. Ama kamu eliyle yürüyen bir dönüşüm, en azından denetim altında olur.
Başkan Şerifoğulları diyor ki; “Bireysel kaygılar süreci tıkıyor.”
Doğru ama eksik.
Bu bireysel kaygılar, geçmişin kurbanı. Sadece bugünün değil. İnsanlar bir şey kaybetmek istemiyorsa, bu anlaşılır. Ama kaybettiklerinde canları olacaksa, iş değişir. İşte bu farkı iyi anlatamıyor, iyi yönettiremiyoruz.
Bu dönüşüm, bir hükümet politikası ya da belediye vaadi değil sadece. Bu bir hayat meselesidir.
Ama hayatı dönüştürmek, önce zihinleri dönüştürmekle başlar. Çünkü bazen en riskli bina, insanların kafasının içindeki “bana bir şey olmaz” duvarıdır.
Şimdi el birliği zamanı.
Devlet de işini dürüstçe yapacak, vatandaş da hakkını ararken vicdanını susturmayacak.
Yarın çok geç olabilir.
Ama bugün hâlâ bir umut var.
Saygılarımla…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum