31 yıl sonra gelen müjde mi, yoksa sadece sulanmış bir sabır mı?
11 Haziran 2025, Çarşamba 13:38Tam 31 yıl önce, 1994’te kazma vuruldu Kuzova’ya. “Bu ovanın kaderi değişecek,” dediler. Üzerinden geçen yıllar boyunca ova kaderine razı oldu, çünkü pompalar hayal, su boruları ise çizimden ibaretti. 1994 yılında "Bu ovanın kaderi değişecek!" diyerek kazma vurulan Kuzova Pompaj Sulaması, 2018’de nihayet çalışır hale geldi. 2025’e geldiğimizdeyse sistem, makyaj değil ciddi bir modernizasyona kavuşmuş durumda. 6 pompaya bakım yapılmış, kumanda sistemleri güncellenmiş, uzaktan kumanda bile eklenmiş. Yani teknoloji ne diyorsa, DSİ de onu yapmış.
Elinize sağlık!
O günden bugüne de, bu yıl itibarıyla sistemi baştan sona elden geçirmişler. Modernizasyon dedikleri şey yalnızca bir tamirat değil, neredeyse yeniden doğuş. Pompa motorları bakımdan geçmiş, PLC sistemleriyle çağın gereklerine uygun hale getirilmiş, kontrol odaları bilgisayara bağlanmış, telefonla yönetilebilecek hale getirilmiş. Elektrik panoları, acil sistemler, kablolar… Her şeyden geçmişler. Devletin eli bu kez sadece toprağa değil, prize de dokunmuş.
Helal olsun.
Ayrıca elektrik faturasına savaş açılmış; 2 MW karasal + 0.99 MW yüzer GES tamam, 3 MW yüzer GES yolda, 5 MW’lık GES’in de projesi hazırlanıyor.
Bravo vallahi! Hedef büyük.
58 milyon TL’lik enerji faturasının %55’i GES’ten gelsin istiyorlar. Yani devlet, “Suyu verdik, elektriği de güneşten ürettik, biz üzerimize düşeni yaptık” havasında.
Ancak; mesele yalnızca pompaların çalışması değil ki.
Evet, bu yıl sulama sezonu aksamadan başlamış, üç pompa devreye girmiş, diğer üçü yolda. Ama bu verimliliğin gerçek faydası kime gidiyor?
Elbette çiftçiye.
Peki çiftçi bu sistemle ne kadar üretim yapabiliyor?
İşte işin burası biraz karışık. Çünkü tarla sulanıyor ama çiftçinin cebi hâlâ kurak. Bu sene sadece elektrik masrafı 58 milyon TL olarak hesaplanmış. Neyse ki güneş enerji santralleri yetişmiş imdada. Toplamda yaklaşık 3 MW’lık GES devreye alınmış, 3 MW daha yolda. Hatta 5 MW’lık yeni bir projenin hazırlıkları da başlamış. Devlet elektriğe gelen zamlara karşı elini güneşe çevirmiş, akıllıca bir hamle. Hedef, enerji masrafının en az yarısını bu sistemlerle karşılamak.
Olur da hepsi faaliyete geçerse, bu alan Türkiye’nin örnek projelerinden biri olabilir.
Bu yönüyle yapılanı alkışlamamak da olmaz.
"Toprağa su verdik" demek kolay da... Peki köylü ne durumda?
Sistem var, su var, güneş var.
Peki ya mazot?
Gübrenin hali ne?
Tohum kaç para olmuş, kimse bakıyor mu?
Sulama sistemini yapan devlet, üreticinin üretim yapma gücüne aynı özeni gösteriyor mu?
Çiftçinin hali, pompalar kadar parlak mı? Yoksa sadece borular döşenmiş, su akıyor diye bir başarı masalı mı anlatılıyor?
Sulama var, evet. Ama mazot 47 TL, gübreye her ay zam, tohumu ithal, ürün fiyatı sabit, alım garantisi yok.
Peki çiftçi ne yapsın?
Sulanan tarlada üretmek için önce ekonomik can suyu gerek. Bu işler yalnızca teknik değil, sosyoekonomik planlama da ister. Suyu toprağa vermekle iş bitmiyor; o toprağı ekip biçen insana nefes vermek gerek.
Bugün bu projeyi övmek elbette boynumuzun borcu, ama aynı zamanda “niye bu kadar geç kaldık” diye sormak da görevimiz. Otuz bir yılda gelen bir sulama sistemini ancak buruk bir müjde olarak alabiliriz. Zira tarlaya suyu getirdik ama üretici hâlâ sırtında yükle yaşıyor.
Kanal kenarlarına korkuluk takmışlar, güzel. Keşke aynı korkuluğu çiftçinin düşen umudunun kenarına da dikebilsek. Sulama var, bereket var ama o bereketin sofraya dönüşmesi hâlâ ekonomik mucizelere bağlı. Ne yazık ki çiftçi hâlâ “nasıl ekeceğim, nasıl biçeceğim” derdinde.
Sulama sisteminin yapılması 24 yıl sürdü, modernizasyonu 7 yıl. Toplam 31 yıl.
Kusura bakmayın ama bu bir başarı değil, bir gecikmişlik hikâyesidir. 31 yıl gecikmiş bir proje olmasına rağmen hala daha üretim planlaması yok, su var ama pazar yok. Çiftçiye yönelik mali destek hâlâ yetersiz. Enerji giderleri %28 azalsa da, çiftçinin gelirinde %28’lik bir artış yok.
İyi ki yapıldı mı?
Evet, çok iyi oldu.
Ama çiftçinin bu yatırımı kullanabilecek maddi gücü kaldı mı?
Su gelmiş olabilir, ama umut hâlâ yolda.
O umut da ne yazık ki güneş paneliyle değil, ekonomik adaletle gelir.
Saygılarımla…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum