Elazığ
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2393.5
  • BIST
    10276.88
  • BTC
    64012.307$

AH ÇOCUKLUK!

02 Mayıs 2023, Salı 17:07

                                                                

    Kimse anlamazdı, biz bir an önce büyümeliydik. Bir sürü hayallerimiz vardı. Hepsini gerçekleştirecek gücümüz, şevkimiz vardı. Zaman geçmiyordu. Ne zaman büyüyecektik? Sonra mı? Büyüdük, güzel hayallerin yerini dertlerimiz aldı. Ah çocukluk!

 

     Önceden komşulara oturmaya giderdik, sohbet ederdik, pişirilen şeyden bir tabak da beraberinde götürürdük. Öyle ya eli boş gidilmezdi, olduğu kadar derdik. Şimdi, komşu komşudan habersiz, asansörde merdivenlerde karşılaşsak tanımıyoruz birbirimizi.

 

    Önceden, yağmur yağdığında pencereler açılır toprağın kokusu içe çekilirdi. Şimdilerde, çift camlardan ne yağmurun sesi geliyor, ne toprağın kokusu kendini hissettiriyor.

 

   Önceden, küçük ama şirin evlerimiz vardı. Oturacak yer bulamazdık. Şimdilerde saray gibi evlerimiz var fakat oturacak yer değil, oturtacak insan bulamaz olduk.

 

   Mahallede herkes birbirini iyi kötü tanırdı, hatta isimleri ile bilinirdi şahıslar.  Şimdi oturduğumuz apartmanda kimse kimseyi tanımıyor nerdeyse.

 

   Eskiden hayat şartları zordu deriz değil mi? Ama zorluklar, imkânsızlıklar yaşamı daha yaşanılası kılmıyor muydu? Şimdilerde ise yaşam kalitemiz arttıkça memnuniyetsizliğimiz arttıkça arttı.

 

   Eskiden düşene el uzatılırdı. Şimdi,  ayağa kalkmak isteyene el uzatmak yerine bakar geçer olduk. Amcaya, teyzeye yardım edilir, elindekini taşımak için yarış edilirdi. Şimdi yol vermez mi olduk? O çocuk saflığında kalplerimiz, düşüncelerimiz, hislerimiz emekliye mi ayrıldı? Kul hakkını öğrendiğimiz çokça zaman oldu. O hakkı sadece maddi mi sandık?  Ah çocukluk!

 

    Önceden ayıp olmasın diye sevdiğinin evine mektup göndermezdi sevenler, gazetede şiir yayınlarlardı, okuyunca anlar diye. Şimdilerde en içi boşaltılan mesele sevmek oldu belki de. Bugün var olan yarın yok oluyor. Bakışlar sahte, sözcükler, cümleler emanet… Ya su- i zanda bulunuyor Kerem, Aslı bihaber ya da Leyla mağrur, Mecnun biçare…

 

   Kimse anlamazdı biz çocukları, bir an önce büyümeliydik. Ne vardı sanki? En güzel oyunlar, en güzel yemekler, en güzel muhabbetler o zamanlar değil miydi? Haberimiz yoktu özlem çekeceğimizden o günlere. On sekize gelmeliydik önce, sonra elimiz iş tutmalı para kazanmalıydık. Okuyacaktık, çalışacaktık belki de hemen, kendi ayaklarımızın üzerinde duracaktık.

 

          Alınganlık yapıldığında  ‘çocukluk etme’  ya da düşünmeden bir iş yapıldığında ‘ çocukluk etmiş’ deniliyor değil mi? Keşke çocuklar kadar saf ve tecrübesiz olsak da çocukluk etsek, yaş aldıkça katılaşan kalplerimizi bebekler kadar narin ve çıkarsız yapsak…

 

        Ne bilirdik büyük bir hasretle o günleri özleyeceğimizi, ne bilirdik güvensizliği, ne bilirdik yarı yolda kalmanın hayal kırıklığını? Dün de çocukluğumuzdu, yarın da bir sonraki günün çocukluğu olacak. Öyle ya da böyle göreceğiz ki hayatın en güzel en özlem duyulacak safhası çocukluk imiş meğer. Çünkü çocukluk saflık imiş, çünkü çocukluk gözlerden sevincin kederin gizlenemediği bir süreç imiş.

         O halde, her şeye rağmen içindeki çocuğu öldürmeyen, içindeki o masum, o güzel gözlü çocukla yaşamaya devam eden herkese diyeceğim odur ki;

 

         Ne yorgun düşmüş ellerin ne de kırışmış yüzün

         Ne bebek tenin ne de güneş görmemiş çehren,

         İnancın da değil, seni bana güzel gösteren

         Sadece çocuksu gülümsemen;

         Yeşil, mavi belki toprak rengi ama ille de içten…

 

        Yüzü çocuk güzelliği, gözleri çocuk sevinci, kederi çocuk masumiyeti, niyeti sahih, kalbi çocuk olan insanlarla yolunuz kesişsin, kesişsin ki; hiçbir masal yarım kalmasın, bir ömür sarf ettiğiniz cennet hayaliniz, gönül kırdığınız birinin çocuk kalbinde son bulmasın. 

 

        

 

 

 

 

         

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.