"Bu Suyun Hesabını Kim Verecek?"

Yine neye sinirlendin sabah sabah?
Sinirlenmeyeyim de ne yapayım? Genel her akşam , hatta Dünkü yürüyüşte olanları görseydiniz sizde sinirlenirdiniz. Abdullahpaşa yürüyüş yolunda, yol değil sanki dere yatağı! Su içinde her taraf. Sulama yapılmış güya ama sulanan ne ağaç belli, ne çim... Bildiğin yol sulanıyor. Bu sadece orası değil elazığın her yeri genel olarak böyle...

Olur mu öyle şey? Sulama işini belediye yapıyor, eminim ki kontrol altındadır.
Keşke öyle olsa. Ama görünen o ki, ortada ne kontrol var ne denetim. Su oluk oluk akıyor, ağaçtan çok asfalt sulanıyor. Şimdi ben soruyorum: Hiç mi bu işi yapanların başında bir şef yok? Hiç mi biri dönüp bakmıyor, "Burada bir gariplik var" demiyor?

Yani bir aksaklık olabilir ama belki de geçicidir?
Hayır, geçici değil. Bu ilk değil. Defalarca aynı manzarayla karşılaştım. Ve sadece ben değil! O yoldan arabayla geçen yüzlerce insan var. Bak mesela ben bir saat önce arabamı yıkatmışım, belli bir miktar para  vermişim. Trafikte ilerliyorum, kaçamıyorum da o sudan. Ne oluyor? Arabanın her yeri tekrar çamur, lekeli...

Peki ne yapılmalı ?
Öncelikle kontrol! Bu iş, hortumu açıp gitmekle olmaz. Şehir suyu, milletin parasıyla geliyor. Bu kadar pahalıya su alırken, birilerinin keyfi israf etmesi kabul edilemez. Hem çevreye, hem ekonomiye, hem de vatandaşın emeğine yazık. Denetim şart! Bu işi yapanlara, başında duranlara ciddi sorumluluk verilmeli. Herkes işini ciddiyetle yapmalı.

Ama vatandaş da ses çıkarabilir, şikayet edebilir mesela?
 

Evet, tam da onu söylüyorum. Herkes susarsa bu israf devam eder. O yoldan geçen onlarca kişi var. Hiç mi kimse "Bu ne rezalet!" demiyor? Hiç mi biri arayıp bildirmiyor? Yani bu su sadece toprağa değil, cebimizden çıkan emeğe de akıyor.

Hem çevre bilinci, hem kamu kaynaklarını koruma meselesi bu.
Su kıymetli. Hele ki bu devirde... İsrafı sadece evdeki muslukla sınırlı sanıyoruz ama işte bak, belediye çalışanları kaynaklı bir israf var karşımızda. Yazıktır, günahtır!