Sokağa Çağrı mı, Toplum Huzuruna Saldırı mı?
09 Temmuz 2025, Çarşamba 10:11Türkiye siyasetinde muhalefet ile iktidar arasındaki gerginliğin yükselmesi artık sıradan bir gündem maddesi haline geldi. Ancak ne yazık ki bu kez mesele çok daha ciddi: Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in “gerekirse sokağa çağırırım” minvalindeki açıklamaları, siyasetin meşru zemininin dışına kayan tehlikeli bir çizgiye işaret ediyor. Peki, demokratik haklarla sorumsuz siyaset arasındaki bu ince çizgiyi kim, nasıl çizmeli?
Demokrasi Sokakta Değil, Sandıkta Kazanılır
Elbette protesto etmek, fikir beyan etmek, demokratik bir ülkede herkesin hakkıdır. Ama mesele şu ki: Türkiye bir hukuk devleti. Seçimle gelmiş, millet iradesini temsil eden bir hükümet var. Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz; bunun yolu sokaklar değil, sandıktır. Özgür Özel’in açık bir tehdit diliyle “beni sokağa çağırttırmayın” demesi, milletin huzuruna dönük bir meydan okuma değil midir?
Bu tür çağrılar, ne kadar “barışçıl” olduğu iddia edilirse edilsin, sokaklarda karşıt grupların karşı karşıya gelmesine, güvenlik güçlerinin zor durumda kalmasına ve en önemlisi de kamu düzeninin bozulmasına zemin hazırlar. 15 Temmuz gibi bir hain darbe girişimini sokakta bastırmış bir milletin hafızasında, sokaklar artık romantik devrim hikâyeleriyle dolu değil; çok daha acı, çok daha ciddi anılarla dolu.
Siyaset, Sorumluluk İşidir
Bir siyasi liderin en önemli görevi, halkın sinir uçlarıyla oynamak değil, onları yönetebilmektir. Siyaset, hamaset değil, sorumluluktur. Bugün halkı sokaklara çağıran bir dilin yarın neyi tetikleyeceğini hiç kimse öngöremez. Hele ki ekonomi, dış politika, terörle mücadele gibi onlarca cephede sınanan bir ülkede, iç huzurun bozulması, devletin en büyük zaafı olur. Ve bu zaafı kimseye fırsat tanımadan engellemek devletin görevidir.
Bu yüzden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma yerinde ve gereklidir. Hukuk, sadece iktidarı değil, muhalefeti de denetler. Demokrasi, her istediğini söyleme hakkı değil; sorumlulukla konuşma yükümlülüğüdür.
Barışçıl Eylem Maskesi Altında Kaos Tohumları
Özgür Özel’in söylemleri ilk bakışta “hak arama özgürlüğü” gibi gösterilse de, dikkatle bakıldığında içinde taşıdığı tehdit dili, toplumun sinir damarlarına dokunur cinsten. “Beni sokağa çağırttırmayın” demek, devletin meşru kurumlarını etkisizleştirmekten farksızdır. Bu bir mesaj değil, bir meydan okumadır.
Hele ki bu çağrının ardından gelen bazı çatışma görüntüleri, polisle yaşanan itiş kakışlar, 16 polisin yaralanması gibi olaylar; eylemlerin barışçıl olmaktan çok uzak olduğunu açıkça göstermektedir. Şiddeti teşvik etmeden dahi, ona kapı aralamak, dolaylı teşviktir. Bu ülkede daha önce “Arap Baharı” gibi başlatılan sokak hareketlerinin nasıl büyük yıkımlara dönüştüğünü hepimiz gördük.
Milletin Hakkını, Devletin Aklını Hafife Almayın
Türkiye artık eski Türkiye değil. Ne devlet refleksi zayıf, ne milletin basireti dağınık. Devlet, hukuk çerçevesinde gereken adımları atar. Ancak esas mesaj, millete güvenen siyasilerden gelmeli. Halk artık kavgadan, sokaktan, kaostan değil; istikrardan, güvenlikten, üretimden ve güçlü bir gelecekten yana.
Sonuçta, bu millet kimin gerçekten ülkesini düşündüğünü, kimin sadece siyasi hesaplarla sokakları kışkırttığını çok iyi ayırt eder. Tarih, her zaman olduğu gibi, günü kurtaranları değil; devlet aklıyla hareket edenleri yazacaktır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum