Toplumsal Körlük ve Bilinç
11 Temmuz 2025, Cuma 12:56Bireylerin biraraya gelmesiyle oluşan büyük çoğunluğa toplum denir.
Toplum bireysel özelliklerin benzer veya farklı tarzda ortaya çıktığı geniş ailedir.
Toplum bireysel davranışların yansımasını bulduğu ana yoldur.
Dikkat ederseniz hiç millet demedim.
Hep toplum dedim.
Neden?
Çünkü millet değişmez ilke ve hedefler etrafında bir araya gelmiş insanlar için kullanılır.
Millet kollektif bilinçle alakalı bir kavram.
Sonuçta hepimiz bir topluma doğarız
ve orda hayat buluruz.
Ama içinde birlikte yaşadığımız insanlarla bir millet olabilirmiyiz o meçhul.
Biz türkiyeli insanlar olarak bir toplumuz ama kavramsal açıdan bakacak olursak henüz bir millet değiliz.
Birey toplumun aynasıdır.
Bireylerin çoğunluğu mutlu ise o toplum mutlu toplum,eğitim seviyesi yüksek ise bilinçli toplum ve eğer çoğu fakirse fakir toplum olarak tanımlanabilir.
İnsan varlığı gözleriyle tanır ama
göz sadece dış alemi görmeye yarar.
Çünkü insan içini gözle göremez.
Aynı şekilde Devlet de insanın soyutlanmış haline benzer özelliklere sahiptir.
Onun da aklı vardır gücü ve korkuları vardır.
Sadece müşahhas somut varlığı görünmez
Onun da gözü vardır ama bu göz daha çok toplumu gözetleme için kullanılır.
Devlet yönetimi insanın gözle
kendini görememesi gibi içini yani yaptığı yanlışları göremeyebilir.
Dıştan bize bakan göz bizi daha iyi görür.
İşte toplum devlet ilişkiside karşılıklı birbirine bakan iki insan gibi olmalıdır.
Devlet toplum ilişkisi aynı göz seviyesinde olmak zorundadır ve bu sağlıklı ilişkidir.
Dıştaki nesnenin somut halini göz görür ama değerini bilinç anlamlandırır.
Zaten içini gözle göremeyen insanın
özündeki soyut değerleri görmesi tabii olarak imkansızdır.
Devlet de öyle.
Özündeki değerleri görmeyebilir.
O halde içimizdeki dünyayı görmek için de bir göze ihtiyaç duyarız.
Peki o göz nedir?
İşte o göz bilinçtir...
Nasıl ki İnsan içini sadece bilinçle görebilirse toplum ve devlet de özünü
ancak kollektif bilinçle görebilir.
Bilinç gerçeği anlamaya ve bilmeye yarar.
O halde toplumun özünü tam olarak anlaması için de kollektif bilinç gerekiyor.
Toplumsal yani kollektif bilinç oluşturma bir devlet için ilk hedef olmalıdır.
Devleti yöneten bir insanın aldığı kararlar devlet aklını tanımamıza yardım eder.
Fakat günümüzde toplumun zihni maalesef daha çok medya tarafından şekillendiriliyor.
Yani zihinsel mühendislik yapılıyor.
Bu cihetle bireyler arası etkileşim ve iletişim kanallarının sağlıklı çalışması
o toplum için hayati önem taşıyor.
Mesnevideki kendini SİNEKLERİN kralı gören bir sineğin eşeğin sidiğine düşünce saman çöpünün üstündeki hali o sineğe sidik denizinde kaptanlık hissi verebilir.
Sinek için saman çöpü Nuh'un gemisidir.
Batının sidiğinde yüzerken kendimizi insanlığın kurtuluş gemisi olarak
görmek hatalı bir bakıştır.
Ebu gureyb cezaevinde müslüman mahkumların üzerine sidiklerini yapan alçak ingiliz ve amerikalıların görüntüleri gözümüze birkaç yıl önce sokuldu.
Zihinsel kibirden hep körlük doğmuştur.
Bir zamanlar imparatorluk yönetmişiz.
Evet doğru...Kimse inkar edemez.
Ama halimizi yeniden düşünmeliyiz.
Türkiye toplumu şu anda bir kronik iletişimsizlik,zihni kibir ve durağanlıktan kaynaklanan toplumsal körlük ve akıl tutulması halini yaşıyor.
Sorunların birikmesi en ciddi sorundur.
Toplum bir yön arayışında ama ne aradığını bilmiyor.
Toplumsal talepler olmadan ise yenilik doğmuyor ve yanlışlar düzelmiyor.
Bunun için de kollektif akıl ve gerçekçi hedefler gerekiyor.
Hemen her alanda bir tıkanıklık ve umutsuzluk hali yaşıyoruz.
Ekonomi,siyaset,dini anlayış ve küresel değişime refleksler üretmede bocalıyoruz.
Siyasi ve dini tartışmalar en çok Cem Yılmaza malzeme üretiyor.
Halimiz körün fili tarif etmesine benziyor.
Bu devlet ve toplum bizim.
Kirlenirse hepimiz kirlenecek
batarsa hepimiz batacağız.
Bireysel olarak sorumluluk duyduğumuz vatandaşlık bilincini aktif bir güç haline getirerek siyasilerin ve devletin yanlışlarını düzeltmelerine yardımcı olabiliriz.
Bunun için toplumun öncelikli ve ana sorunlarına yoğunlaşmak gerekiyor.
Çünkü siyasetin yani devletin gerçekliği ile halkın gerçekliği arasındaki mesafe yıllar içinde çok açıldı.
Türkiye'de gündem olanı yansıtmıyor sadece olması istenilen sürekli inşa ediliyor.
Bu ülkenin geleceğini düşünmeliyiz.
STK ları konuşmaya değer görmüyorum çünkü çoğu partilerin arka bahçesi olarak görev yapıyor.
Ben batıdaki gibi tamamen sivil insiyatif ile kurulmuş düşünce kuruluşları ile
STK ları kasdediyorum.
Ana soru şu olmalıdır
Türkiyede toplumsal bir konsensüs ve gerçek gündemler nasıl sağlanabilir?
Atılması gereken adımlar neler olabilir?Nerden nasıl başlanmalıdır?
Bu sorular eşliğinde ideolojik taraftarlık ve ön yargılar bir kenara bırakılarak mutlaka bir amaç etrafında bir araya gelmenin yolları aranmalıdır.
Herşey devletten ve bürokratik kişilerden beklenmemelidir.
Doğru bilgi ve mümtaz bir akıl olmadan doğru bir sonuç ve istikamet bulamayız.
"Görme öğrenilmesi gereken bir sanattır: Bakmakla göremeyiz ."
(William Herschel)
Sevgi ve bilgi ile kalın...
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum