Cengiz Aytmatov'un Aguguk Kuşu ve Türkiye?
06 Nisan 2025, Pazar 13:13Aytmatov'un Deniz Kenarında Koşan
Ala Köpek adlı enfes romanı ile sizi tanıştırmak istiyorum.
Kitap okyanusun ortasında aniden ortaya çıkan SİS'in içinde mahsur kalan dört insanın kurtuluş işaretlerini beklerken sisin uzun bir süre dağılmaması nedeniyle açlık ve susuzluktan nasıl ölüme gittiklerini hikaye ediyor.
Bütün geçim kaynakları denizde olan
Nihiv oymağının gençleri erkekliğe adım atarken köyün en bilge ve tercübeli kişisi tarafından okyanustaki adalara fok avlamak için götürülürdü.
Birgün Orhan dede onun oğlu Emrayin
torun Kirisk ve yiğit köylü Milgün
kayıkla yola çıkarkar.
Aynı soydan üç kuşak aynı kayığa biner.
Okyanusa açılıp karadan uzaklaşınca aniden bastıran yoğun sisle
çaresiz kalırlar ve yönlerini kaybederler.
Gökteki mavi ile yerdeki maviyi birleştiren tabii afetin oluşturduğu derin sis bu dört yolcuyu yalnız ve çaresiz bırakmıştır.
Hiçbir iz ve ilahi yardım işareti yoktur.
Zamanla yiyecek bitmiş su ise bir tulum kalmıştır.Orhan dede durumun farkına varınca sadece torununa su kalsın diye
su içmemeye başlar.
Kitap bir umut hikâyesidir...
Ölümle yüzleşme gerçekliğidir...
İnsanın doğa karşısındaki çaresizliğidir..
Bir kişinin yaşaması için diğer üç kişinin feda edilmesi zorunluluğudur...
Aklın bilginin ve tecrübenin işe yaramayacağı yerlerin olduğunu
insana öğretmesidir...
Karanlıkta yönünü bulma arayışlarıdır...
Hüzün dolu etkileyici satırlar içimi sızlattı.
Orhan dede sisin uzun süreceğini hisseder.
Sadece torunu kirisk'in yaşaması ve köye sağlam dönebilmesi için artık su da içmez.
Çünkü torun gençtir ve gelecektir.
Nesil onunla devam etmelidir.
Okurken karanlığın ortasında kalmış çaresizlik açlık ve susuzlukla savaşan o insanlar gibi hissettim.
Hatta kötü hissedip kalkıp su bile içtim.
Bir can için canlar canından vazgeçecektir.
Aytmatov'un eserleri hep bozkırda geçer ama bu sefer mekan bir denizdir.
Sis herşeyi belirsizliğe çevirmiştir.
Yani karanlığa.
Bir nevi körlük ortaya çıkmış.
Belirsizlik tanımsızlık olmuş.
Herşey anlamını kaybetmiştir.
Türkiye sisteki bu kayığa çok benziyor
Onlar dört kişilik bir körlük yaşarken
biz toplumsal bir çaresizlik ve belirsizlik yaşıyoruz maalesef.
Evet göz insan için bilgi edinme ve
nesneyi tanımada en önemli organdır.
Fakat gözün değeri ışıkla anlamlı oluyor.
Aydınlık olmasa göz işe yaramıyor.
Sisde birkaç metreden uzağı göremeyiz.
Bilge dede tek kurtuluştur.
Çünkü kara ile irtibatı sağlayacak en
küçük işaretleri sadece o bilmektedir.
Çünkü akıl ve göz işlevsiz kalınca
tecrübe tek kurtuluş olacaktır.
Fakat ne yazık ki kurtuluş için hiçbir
işaret sis içinde görülmemektedir.
Belirsizlik en büyük krizi oluşturmuş.
Zaman herşeyi tüketen bir hal almış.
Okyanus ölümün kucağı olmuş.
Önce Orhan dede sonra cesur
milgün kendini okyanus sularına
bırakmak zorunda kalmış.
Kayıkta yalnız kalan baba Emrayin ile
oğlu Kiriskin konuşmaları çok can yakıcıdır.
Kitapda son ana kadar bir umut ile bekleyip ölüme yakın son anlarını hissettiğinde yaşamlarının en güzel anılarını baba ile oğlun birbirine anlatması hayatı güzelliklerle doldurmamız gerektiğini birkez daha hatırlatmıştı bana.
Türkiyenin sosyal siyasi ve dini belirsizlikleri bu sisli hale çok benziyor.
Toplum her konuda kurtuluşa
götürecek bir kişi ve yön arıyor.
Her alanda bir karmaşa ve belirsizlik toplumun ufkunu karartmış maalesef.
Siyasette iki blok çatışıyor.
Dini anlayış içinde cemaatler çatışıyor.
Ekonomi de liberal bakış işlemiyor.
Kimse ülkeyi selamete ulaştıracak
teorik siyasi felsefeyi ve mantıklı yönü maalesef bilmiyor.
Orhan dede ölmeye yakın kendini denize bırakmadan önce kayıktakilere kurtuluş işareti olarak Aguguk kuşu,rüzgar veya kuyruklu yıldızdan başka hiçbir şeyin işe yaramayacağını anlatıyor.
Küresel kapitalizm tüm insanlığın ufkunu sis gibi maalesef kapatmış durumda.
Bu çelişkilerden bizi kurtaracak
bir yol ve yöntem arıyoruz hepimiz.
Bu batıdan daha farklı bir teknolojik toplum
ve ilerleme hayalimi olur?
Yoksa İslami ilkelerle yeni bir ahlaki yaşam kurmanın yolunu bulmak mı olur?
Size kalmış!!!
Orhan dede torununu yaşatmak için
günler öncesinden az kalan suyu içmemeye karar verir.
Krizi görüyor yani.
Bu çok ama çok önemli.
Bizim dünya malından kana kana içen toplum liderlerine parti başkanlarına
krizi görün ve su içmeyi bırakın diyor.
Yoksa torun Kirisk yani geleceğiniz olan gençler kurtulamayacak.
Onlar doğanın içinde doğal kör oldular.
Bu nedenle işaretlerini doğadan beklediler.
Biz ise hiç tanışık olmadığımız batılı araçlar ve yaşam tarzı nedeniyle
teknolojinin kör ettiği insanlar olduk.
O halde biz kurtuluş işaretlerini bu batıl yaşamın panzehirini bularak aşabiliriz.
Bizi bu halden Aguguk kuşu ve rüzgar
elbette kurtaramaz.
Akıl kullanmak için vardır.
Bizden önce atalarımızın kendi sorunlarını çözmek için kullandıkları akıl bizim sorunlarımızı çözemeyecek maalesef.
Çünkü sorunlar değişti.
Dünyayı SİS kaplamış ve kurtuluş arıyor.
Ben insanlığın kurtuluşu için alternatif yollar arayan hintli filozoflar ile fransa solunun erdemli insanları(sarı yelekliler)ve latin Amerikadaki hristiyanlığın teslis boyutunu ve kiliseyi reddeden özgürlükçü yeni damarın çok ciddi çalışmaları olduğunu biliyorum.
Maalesef islam dünyası içinde
entelektüel anlamda küresel sisteme alternatif bir söylem ve çabaya tanık olamadım henüz.
Eğer insanlık bir yol bulamazsa bu emperyalist vahşi sistem tek tek kayıktakiler gibi hepimizin ölümüne
sebeb olacak.
Bize bir Orhan Dede lazım...
TORUN Kirisk Aguguk Kuşu ile kurtuldu.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum