Elazığ
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2393.5
  • BIST
    10276.88
  • BTC
    63813.081$

MEĞER BİZ NE GÜZEL BİR AİLEDE BÜYÜMÜŞÜZ

03 Nisan 2023, Pazartesi 12:29

                                           İnsanları tanıdıkça ve yaptıklarını öğrendikçe daha çok değerini anlıyor insan kendi ailesinin. Nasıl da prensipli, edepli, mert bir ortamda büyümüşüz. Anadan babadan çekinerek, baba içeri girdiğinde ayağı kalkarak, ağabeylerin önünden yemeğini eksik etmeden…

           Biz babamızın ağabeylerimizin önünde üstümüzü hiç değiştirmedik, bacaklarımızı uzatarak ya da ayırarak oturmadık hiç. Özel hallerimizi hiç belli etmedik, banyo yaparken kapıyı hiç açık bırakmadık. Büyüklerimiz sofraya oturmadan oturmadık. Dışarı çıkacakları zaman büyüklerimizi kapıya kadar uğurlayıp, döndüklerinde ise kapıyı açıp beklerdik.  Utanmak nedir bildik, izin verilmeyen şey üzerinde inat etmedik. Çünkü biz bilirdik ki; herkesin saygı duyduğu, içeri girdiğinde kendisinden yaşça büyük olanların dahi ayağa kalktığı bir babamız var, onu nasıl çiğnerdik? Hem buna cesaretimiz de yetmezdi. Bilirdik ki bir evin hanımı ve kızları isterse o evi, o beyleri rezil de ederdi vezir de… Biz babamızın bir bakışı, ağabeylerimizin ufak bir uyarısı ile kendimizi toparlayan, eve habersiz misafir getirecek olsalar bile şanlarına uygun sofrayı donatacağımızı bildikleri hanım hatunlardık. Çok şükür.

         Biz meğer nasıl güzel bir ailede büyümüşüz. Menfaat için değerlerimizi asla satmadık. Kötü günde de iyi günde de başımızı hiç eğmedik. Sevdiği kızı vermiyorlarsa bir gence, babamı götürürlerdi istemeye ya da bir kız zorla evlendiriliyorsa biri ile o kız kendini bizim evde alırdı güvenceye. Haklılığın hakkını savunan, veren böyle bir baba ile yaşadık büyüdük biz. Doğduğumuz büyüdüğümüz ilçede zorda olanların aç kalanların sığındığı bir dağ ile büyüdük biz.  Biz yalnız bize değil, herkese baba olabilen bir babaya ve o ağaçtan düşen ağabeylere sahiptik.

         En değerli maneviyat olan ahlaki değerlere sahiptik. Geçici dünyevi işlere meyledip haksızlıkla yüzgöz olmadık. Göz göre göre ahlaksızlık edip üstünü kapatmadık. Evimizin çatısına direklerine beddua etmeyi bırak dua edip, içtikleri sigara ciğerlerini çürütüyor diye bunu dert bildik. Çalışmaktan ya da önem vermemekten meyve yemeyen ağabeylerimiz için üzülüp, meyve tabakları hazırlayıp önlerine koyduk. Daha küçük yaşlarda çalışa çalışa, ya tarlada sebze sulayarak ya da masa başında kitap okuya okuya bozduğumuz gözlerimiz ile ilerde onların iftiharı olacağımızın ipuçlarını verdik onlara. Biz anadan, babaya ağabeylere hürmeti gördük. Astığımız çamaşırdan, eğilip kalkmamıza, yabancılar ile nasıl konuşup, kiminle oturup kalkacağımıza kadar, bahçemize tarlamıza dahi kimsenin giremeyeceğine kadar ant içtik, marş okuduk içimizden. Biri bize dikte mi etti? Hayır elbette. Biz babamızın gözünü çevirirken kirpiğinin dönüşünden anlardık bunu. Çünkü biz çok güzel bir ailede büyüdük.

       Ah biz ne güzel bir ailede büyümüşüz! Çıkar ilişkileri olmayan, adımızı kirletmeyen, arkamızdan konu komşunun akrabanın kötü sözler etmediği bir bağ ile kendi yağımız ile kavrulup, babamızın nice çile ve zorluluklarla oluşturduğu itibarına gözümüz gibi baktık. Armut dibine düştü. Ihlamurdan oklava olmazdı ama duttan en iyi bağlama, cevizden çok iyi sandık oldu. O sandığın içinde; cesaret, yiğitlik, ar, edep, şahsiyet, onur biriktirdik. O aldığımız edebi kendimize bağ, değerleri ise sandıklara çeyiz yaptık. Yüce Yaradan içimize, babamızın okuya okuya sayfalarının koptuğu eskidiği Kur’an ile hakkı ilmek ilmek işledi içimize.

       Sütten çıkmış ak kaşık değildik fakat çerçevemiz has mertlikten idi. O mertlik ne babamızın pala bıyığından ne yumurta topuk ayakkabısından ne de sekiz köşe şapkasından değildi. Bizim yaşadığımız mertlik onun yüreğinden geliyordu. Haksızın karşısında durup, haklının yanında oluşundan, sarp kayalıklar ile kara kışlarda dağlarla olan yarenliğinden geliyordu. Biz nasıl ihanet edebilirdik bu değerlere? Şükürler olsun, ne de güzel bir aile de büyümüşüz.

       İnsanları tanıdıkça, her geçen gün edindiğimiz tecrübeler ile ailemizin, içinde büyüdüğümüz maneviyatın değerini anladık. Hürmet nedir, baba kimdir, ağabey ata nedir ne de güzel işlenmiş hücrelerimize. Edebin kokusu, sesi meğer duvarlara değil, bizim hücrelerimize sinmiş, utanma duygusu yüreğimizde aklımızda gonca olmuş, sonra oya oya açmış da çiçek olmuş yüzümüzde, gözümüzde, dilimizde. Yüce Rabbimize şükürler olsun.

       Para ile satın alınamayan, kirli kalplerde bulunmayan, herkese nasip olmayan, meğer biz ne de güzel bir ailede büyümüşüz…

       Para kazanılır, dünyanın geçici maddi her bir nesnesi satın alınabilir, yeni bir iş, yeni bir ev, yeni bir şehir belki, yeni bir yaşam kurulabilir. Tıpkı taze bir ferik gibi yepyeni, baharı müjdeleyen renk ve kokuda. Arını, edebini, ahlakını, maneviyatını kaybetmemek şartı ile şüphesiz. İnsanı değerli yapan şey avuç içlerinde saklı olan ziynetidir. Bu ziynetini kaybetmiş her birey, ailesinin, ana babasının, ağabey ablasının, taşıdığı soyadının lekesidir ve en üzücü olan da baki olan Yüce Yaratana karşı olan mahcubiyetidir.

       Her insan hatalar yapar. Büyük ya da küçük, önemli olan hatalardan ders çıkarıp, sahip olduğumuz değerlere kucak açmaktır. Eşsiz şekilde yaratılan insan için, uyarı niteliğinde gelen birçok ayet ve hadisin ışığı yeterince aydınlatıcıdır:

          Ey insanlar! Sizleri tek bir nefisten yaratan, ondan da eşini yaratan ve o ikisinden de birçok erkek ve kadın türetip (yeryüzünde) yayan Rabbinizden korkup sakının. Kendisiyle istediğiniz Allah’tan korkup sakının. Şüphesiz ki Allah, sizin üzerinizde gözetleyicidir. (4/Nisâ 1)

    Kendimizden başlayarak, hakkı tutup kaldıran, nefsiyle ve dünyaya geliş sebebinin bilinci ile başta Yüce Allah’a ve sonra bu geçici dünya üzerinde ailesine layık, vatanına sadık insanlar olma ümidi ile…

     Günün birinde, ‘meğer biz ne de güzel bir ailede büyümüşüz’ diyebilecek evlatlar yetiştirebilmek temennisi ile…

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.